TİROİD-PARATİROİD-İYOT:
TİROİD-PARATİROİD: Tiroidin Yerleştiği Bölge ve Tiroidin Görevleri Tiroit, ilk defa rönesans devrinde Leonardo da Vinci’nin orijinal çizimlerinde gösterilmiştir. Buna göre; boyunda, soluk borusunun ( trakea ) her iki yanında iki ayrı salgı bezi olduğu kabul edilmiştir. Daha sonraları bu iki parçanın çoğu kez istmus adı verilen bir bölümle birleşmiş ve kelebeğe benzeyen tek bir bez olduğu anlaşılmıştır. Önden bakıldığında tiroidin yeri şu şekilde belirlenebilir: boyunda çene altında yer alan ve erkelerde daha belirgin bir şekilde görülen kıkırdaktan oluşan çıkıntının (adem elması) hemen altındaki bölgede bulunur ve yutkunmakla hareket eder ( Resim 1 ). Normal büyüklükteki bir tiroit zayıf kişiler hariç çoğu kez elle hissedilemez.
Salgı bezi nedir? Ürettiği bazı kimyasal maddeleri bir kanal ya da kan yoluyla başka bölgelere gönderebilen organ olarak tanımlanabilir. Örneğin tükürük bezleri ürettiği tükürüğü bir kanal aracılığıyla ağız boşluğuna akıtır ve tükürük içindeki bazı kimyasal maddeler hem gıdaların sindirimini başlatır hem de ağzın ıslak kalmasını sağlar. Bunlara dış salgı bezi denir. Tiroit gibi salgı bezleri ise ürettiği kimyasal maddeleri kan yoluyla vücudun diğer bölgelerine göndererek çeşitli işlevlerin ortaya çıkmasına neden olur. Bunlara ise iç salgı bezi denir. Tiroit gibi salgı bezlerinin ürettiği kimyasal maddelere ise genellikle hormon adı verilir.
Yeni doğan bir çocukta yaklaşık 1,5 gram ağırlığında olup 16 yaşına kadar yavaş yavaş büyüyerek erişkinlerde ortalama 20 gram ağırlığına ulaşır. Tiroit yüzeyden derine doğru cilt, ciltaltı, boyun zarları ve çeşitli kaslar tarafından örtülüdür. Bu nedenle zayıf kişiler hariç,normal büyüklükteki tiroit çoğu kez elle hissedilemez. Her iki yanında ana boyun damarları,arkada nefes ve yemek borusu vardır. En önemli komşuları ise ses tellerine ( vokal kord ) giden sinirler ( laringeal sinir ) ve paratiroit bezleridir.
Üst ve alt sinirler olarak ikiye ayrılır. Bu sinirler hem sağda hem de solda vardır (Resim 2). Alt sinirler sesin çıkmasında ve soluk alıp vermede önemli rol üstlenirken üst sinirler sesin tarzını belirler. Bunları birer örnekle açıklayacak olursak; Sağdaki alt sinir hasar görürse ses kısıklığı ortaya çıkar, hem sağ hem de sol alt sinir hasar görürse ses hiç çıkmayabilir ve ses telleri kapalı kalacağı için kişi soluyamaz. Üst sinirlerden biri veya her ikisinin hasar görmesi durumunda ise hasta tiz sesleri çıkaramaz. Bu nedenle üst sinirlere yüksek nota siniri adı da verilmiştir. Ünlü soprano Galli Curci’nin üst sinirleri zedelendiği için tiz sesleri çıkaramaz olmuş ve bu sinire o tarihten itibaren Galli Curci siniri adı verilmiştir. Ancak daha sonraki bölümlerde değinileceği gibi deneyimli cerrahlar tarafından yapılan ameliyatlarda bu sinirlerin hasar görme şansı yok denecek kadar azdır.
Tiroid bezinin yaklaşık arka dış kısmına yerleşmiş olan bu bezler her iki tarafa ikişer tane olmak üzere toplam 4 tanedir ve her biri mercimek tanesi büyüklüğündedir. En önemli görevi vücuttaki kalsiyumun uygun şekilde dağılımını düzenlemektir. Fazla veya az işlev görmesi başta kemikle ve kas sistemi olarak bir çok yapıda bozukluklara yol açabilir. Tiroit ameliyatlarındaki önemi ise ameliyat sırasında hasar görebilmesidir. Ancak bu bezlerden birinin sağlam kalması yeterlidir.Yine deneyimli cerrahlar tarafından yapılan tiroit ameliyatlarında paratiroitlerle ilgili yok denecek kadar az sorun çıkmaktadır.
Tiroit, vücudun enerji düzeyini kontrol eder. Diğer bir deyişle vücudun herhangi bir bölümünde yapılan işin hızını düzenlemektedir. Buna kişinin metabolizması adı verilir ve bunun hızı organların çalışmasını etkiler. Tiroidin işlevinde sorun yoksa sindirim sistemi, kas ve sinir sisteminin en iyi şekilde çalışması ve alınan kalorinin uygun şekilde yakılması sağlanır. Ayrıca deri, saç ve tırnak dahil bir çok yapının sağlıklı kalmasına katkıda bulunur. Tiroit,bu işlevlerin sağlıklı yürümesi için T3 ve T4 adı verilen hormonları üretir. Bu hormonlar kimyasal yapılar olup tiroitten kan dolaşımına geçer ve vücudun hemen tüm hücrelerine ulaşarak yukarda değinilen etkilerini gösterirler.T3 ve T4 hormonlarının yapısındaki en önemli madde iyottur. İyot olmadan bu hormonların üretimi olmaz. Daha sonra değineceğim gibi tiroit işlevinde bozukluk olması T3 ve T4 hormonlarının kan düzeyinde artma veya azalmaya neden olur. Sonuçta metabolik hız ya çok artar ya da azalır. T3 ve T4 hormonlarının artmasına bağlı metabolizmanın hızlanmasına tirotoksikoz, hipertiroidizm ya da toksik guatr adı verilir. Halk arasında zehirli guatr terimi de kullanılmaktadır ve bu terim doğrudur. Bazen iç guatr olarak adlandırılır ancak bu tanımlama doğru değildir. Genellikle Tiroidin az çalışması sonucu kanda T3 ve T4 hormon düzeylerinin azalmasına bağlı ortaya çıkan metabolik hızın yavaşlamasına hipotiroidizm ya da az çalışan tiroit adı verilir.
Tiroit, normal fonksiyonlarını görebilmek için beyinde bulunan iki ayrı bölgeyle sürekli ve uyumlu bir ilişki içinde olmalıdır. Bu bölgeler hipotalamus ve hipofiz adını alır. Tiroit hormonları ile bu iki bölgeden salınan hormonlar birbirlerini dengede tutarlar yani aralarında üçlü bir ilişki vardır. Böylece tirodin normal yapısı ve çalışması kontrol edilir. Adını sıkça duyacağınız TSH adlı hormon hipofizden salgılanır. TSH, tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir ve tiroidin gelişmesinde de önemli rol üstlenir. Diğer yandan tiroit hormonları da TSH’ nın hipofizdeki yapımını ve kana salınmasının düzenlemektedir.
Hormon yapımı için gerekli olan asıl madde iyottur. İyot eksikliği varsa çoğu zaman hormon yapımı yetersiz kalır ve metabolizmada daha sonra değinilecek olan bazı sorunlar ortaya çıkar. Fazla iyot alınması da tiroit işlevlerini olumsuz yönde etkileyebilir. İYOT: İyot ile ilgili neler söylenebilir? Normal hormon yapımı için alınması gereken günlük iyot miktarı 100 - 150 mikrogram olmalıdır ve alınacak olan iyotun ana kaynağı diyettir. Bu ise su ve topraktaki iyot miktarına bağımlıdır. İyot en fazla deniz ürünlerinde, yeterli miktarlarda süt, yumurta ve ette bulunur. Ispanak hariç diğer sebze ve meyvelerin iyot içeriği düşüktür. Ancak yukarıda sıralanan yiyeceklerin yeterli iyot içerebilmesi için bulundukları bölgedeki su ve topraktaki iyot miktarı yeterli olmalıdır. Su ve topraktaki iyot miktarı az olan bölgelere iyottan yoksun bölgeler adı verilir ( endemik iyot eksikliği ). Başta Karadeniz bölgesi olmak üzere ülkemizin birçok bölgesinde iyot yetersizliği vardır.
Bireyin aldığı iyot miktarı azsa, tiroide giden iyot miktarı azalacak ve yeterli hormon yapılamayacaktır. Bu durumda kanda hormon düzeyi azalır. Hormon yapımını artırmak için hipofiz bezinden TSH yapımı artacaktır. Böylece bir yandan tiroitte hormon yapımı arttırılmaya çalışılırken diğer yandan tiroit bezi büyüyecektir. Bu döngü tiroit ile hipofiz arasındaki denge kurulana kadar, yani kan tiroit hormon düzeyi normale dönünceye kadar devam eder. Bazen tiroide ait nedenlerde devreye girer ve yetersiz hormon yapımı devam eder. Sonuçta yukarda değinilen hipotiroidizm ya da tiroidin az çalışması dediğimiz durum ortaya çıkar ve tiroit büyür (guatr).
İyot eksikliği olan bölgede yaşayan her birey risk altındadır, ancak en çok zarar görenler; gebeler, anne karnındaki bebekler, yenidoğanlar, süt çocukları ve süt veren annelerdir. 1983 yılından itibaren iyot eksikliğine bağlı oluşan sorunları daha iyi açıklayabilmek için iyot eksikliği hastalıkları teriminin kullanılması önerilmiştir ( Tablo-1 ). Örneğin şiddetli iyot eksikliği ile karşı karşıya olan gebe bir kadında iyot gereksinimi artacağından hem annede hem de anne karnındaki bebekte yeterli kadar iyot olmayacaktır. Sonuçta anne az çalışan bir tiroidin etkisi altında kalırken bebek de doğduktan sonra gelişme ve zeka geriliği sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Şiddetli iyot eksikliği olan bir anneden doğan çocukta bu sorunların olması kretenizm olarak adlandırılmaktadır. Ayrıca bu bebekler guatrlı olarak doğabilirler ve guatrın büyüklüğü solunum sıkıntısı yaratacak düzeylere kadar çıkabilir.
Anne üzerine etkileri
Anne karnındaki bebeğe etkileri:
Yenidoğan üzerine etkileri
Süt çocuğu, çocukluk ve ergenlik çağına etkileri:
Erişkinde:
Yenidoğanda guatr yoksa hastalık geç farkedilebilir. Ancak gebelik boyunca muntazam kontrolleri yapılmışsa, durumdan şüphelenen hekim doğumdan hemen sonra tarama testlerine başvurarak gerekli önlemleri alabilir. Tarama testi, bebek doğduktan 2 ila 5 gün sonra topuktan alınan kanda T4 ve/veya TSH ile bakılarak yapılır.
Diyetle alınan iyot eksikliğini saptamak hemen hemen imkansızdır, ancak tahmin edilebilir. Yine kan iyot düzeyini ölçmek teknik açıdan zordur. Dolayısıyla 24 saatlik idrarda iyot miktarının ölçülmesi iyot eksikliği olup olmadığı hakkında tama yakın fikir verir. Eğer 24 saatlik idrarın her litresinde 100 mikrogram iyot varsa iyot eksikliği sözkonusu değildir. Bu miktar 20 mikrogramın altındaysa o bireyde şiddetli iyot eksikliği vardır.
Birçok gelişmiş ülke, iyot eksikliği bölgelerinde etkin bir iyotlama programıyla sorunu büyük ölçüde gidermiştir. İyot eksikliğini gidermek için birçok yöntem tanımlanmıştır. Bu yöntemlerden hangisinin kullanılacağı o yöreye ve o yörede yaşayan bireylerin alışkanlıklarına bağlı olarak değişir. Birçok ülkede ekmeğe ve sofra tuzuna iyot katılmaktadır. Ülkemizde de bu yıldan itibaren piyasada iyotsuz sofra tuzu satılması yasaklanmıştır. Bunun başarıya ulaşabilmesi için, etkin bir kontrol sistemi kurulmasına ve iyot eksikliği olan bölgelerde belli aralıklarla bireylerin idrarla attıkları iyot miktarının ölçülmesinde yarar vardır. Unutulmaması gereken nokta toplumun tuz tüketme alışkanlığıdır ve kullandığı tuzun kaynağıdır. Tuza iyot katılırken bireylerin günde ortalama 5-10 gram tuz kullandıkları dikkate alınır. Dolayısıyla çok az tuz kullanan bireylerde bazen etkili olunmayabilir. Ayrıca pişirmekle iyotlu tuzun iyot içeriği yarı yarıya azalmaktadır.
Dolayısıyla yemekler piştikten sonra tuz katılması önerilmektedir. Ülkemizde fabrikasyon yöntemiyle yapılmış tuzları kullanan kesimlerde bu program etkin olabilir, ancak bu tuz yerine kaya tuzu kullanan bir bölgede yöntemin etkili olmayacağı belirgindir.
Bazı yiyeceklerde bulunan ve tiroit karşıtı madde (anti tiroit madde ) adı verilen yapılar tiroit işlevini bozabilir ve sonuçta guatr ve/veya tirodin az çalışması sorunu ortaya çıkabilir.Bu yiyecekler ülkeden ülkeye hatta aynı ülke içindeki yörelere göre değişiklikler gösterebilir. Ülkemizde en çok bilinenler, beyaz başlı lahananın tohumu ve yenen kısmı, karalahana tohumu ve yaprağı, şalgam ve tohumudur. Tropik ülkelerde yaşayanların ana besin kaynağı olan kasava, mısır, bambu filizi ve tatlı patates guatr nedeni olabilmektedir. Yine Sudan’da ana besin kaynağı olarak kullanılan darı guatr nedenidir. Ayrıca soğan, sarımsak, pancar, soya fasulyesi, bezelye gibi sebzelerle şeftali, armut ve çilek gibi meyvelerde de şüpheli olarak anti tiroit madde bulunduğu belirlenmiştir. Ancak bu listeden korkulmamalıdır. Bu listedeki yiyeceklerin guatra neden olabilmesi için tek ana besin kaynağı olmaları gerektiği kabul edilir. Bunların yanında bazı mikroplar (E.coli, Yersinia enterocolitika v.s.) ve bazı ilaçlar tiroit işlevini bozabilmektedir. Bu ilaçlardan en önemlisi cordarone adı ile piyasada bulunan kalp ilacı ile psikiatrik hastalarda kullanılan "lityum" dur.
Tiroid hastalıkları tiroidin büyümesi ile ilgili sorunlar ve tiroidin çalısması ile ilgili sorunlar olarak iki ana sınıfa ayrılabilir. Ancak çoğu zaman bunlar içiçe geçmiş şekilde bulunurlar. Diğer bir deyişle aynı hastada hem guatr hem de tiroidin fazla çalışması ya da hem guatr hem de tiroidin az çalışması beraber olabilir. Çoğunlukla tiroidin büyümesine tiroidin az veya çok çalışması eşlik etmez. Diğer bir deyişle guatrı olan hastaların çoğunun tiroidi normal çalışıyordur ve kanda bakılan T3, T4 hormon düzeyleri normaldir. Tiroitte büyümeye neden olan diğer bir önemli hastalık grupları tiroidin iltihabi hastalıkları ve tiroit kanserleridir. |