Dikkat Eksikliği - Hiperaktivite:

Aşırı hareketlilik olarak dilimize çevrilecek olan hiperaktivite kelimesini son birkaç yıldır halkımızın sıkça duymaya ve kullanmaya başladı. Ancak hiperaktivite konusunda kulaktan duyma yalan yanlış bilgilerin aileyi yanlış yönlendirmesi engellenemedi. Hiperaktivite nedir? Ne Değildir ? Belirtileri nelerdir ve nasıl tedavi edilir? Tüm bu soruların bilimsel gerçekler ışığında doğru cevaplarını aramak ve bulmak gerekmektedir. Geniş anlamıyla ciddi bir toplumsal sorun olan bu durumu görmemezlikten gelmek, yokmuş gibi kabul etmek ya da “biz de çocuk iken böyleydik” diyerek geçiştirmeye çalışmak aslında bu çocuklara yapabileceğimiz en büyük haksızlık olacaktır. Şurası unutulmamalıdır ki hiperaktivite konusunda son yıllardaki çabalara karşın halkımız arasında ciddi bir bilgi eksikliği vardır. Hatta bu konuda detaylı bilgi sahibi olmaları gereken eğitimcilerin bazılarının ortaya koydukları tutumları anlamak mümkün değildir.

Hiperaktivite çocuğun sadece yaramazlık sorunu değildir. Her yaramaz çocuğun hiperaktif olduğunu söylemek mümkün değildir. Aslında temel yanlış bu tıbbi durumun adını tam olarak bilmemekte yatmaktadır. Tam adıyla DİKKAT EKSİKLİĞİ HİPERAKTİTE çocuklarda üç ana belirtisinin belirli oranlarda görüldüğü tıbbi bir sorundur. Dikkat eksikliği hiperaktivite nin birinci ana belirtisi aşırı hareketliliktir. Bu çocuklar yaşıtlarıyla kıyaslandığında onlardan daha hareketli olmalarıyla dikkat çekerler. Adeta yorulmak bilmezler, sürekli hareket halindedirler. Ev içinde koşuşturur, yükseklere tırmanır, dolap tepelerinde gezerler. Bir motor tarafından sürülüyor gibidirler. Bir kısmı bu derece hareketli olmayabilir ancak bir yerde oturması beklenen kısa bir süre dahi oturamazlar. Kıpır kıpırdırlar, elleri dursa ayakları durmaz. Dur ve yapma sözünden anlamazlar.

İkinci ana belirti dikkat eksikliğidir. Esasen bu çocuklarda en çok gizli kalan yön de budur. Hiperaktif çocukların büyük kısmı dikkatlerini yoğunlaştırmakta güçlük çekerler. İlgilenmeleri gereken işlerle kısa süreli ilgilenir çabuk sıkılır ve hemen başka bir etkinliğe geçerler. Sabırsızdırlar işlerin hemen halledilmesini istirler ve beklemeyi sevmezler. Sürekli sıkıldıklarından bahsederler. Özellikle öğrenmeyle ilgili alanlarda dikkatlerini yoğunlaştıramazlar. Masanın başında oturma süreleri çok kısadır. Çeşitli bahaneler uydurarak sık sık masanın başından kalkarlar. Okumayı ve yazmayı sevmezler. Dikkatlerinin dış uyaranlarla çabuk dağılması nedeniyle sınıf içinde tahtayı ve öğretmeni takip edemezler. Ders dışı işlerle uğraşır ve dersi gerektiği gibi izleyemezler. Öğretmenler sıklıkla dersi dinlemediklerinden arkadaşlarını rahatsız ettiklerinden ya da onların dikkatlerini dağıttıklarından söz ederler. Sınavlarda dikkatsizlik nedeniyle çok basit hatalar yaparlar. Cevabını bildikleri sorulara dahi yanlış cevap verirler. Soruyu sonuna kadar okuma sabrını gösteremezler. Test sınavlarında çabuk sıkıldıkları için bazı okumadan cevaplarlar. Sınav sonuna kadar beklemeden hemen cevap kağıdını öğretmene verirler. Evde başında kimse olmadan ödevlerini kendi başlarına yapamazlar.

Üçüncü ana belirti dürtüsellik yani sonunu düşünmeden eyleme geçmedir. Bu çocuklar sonradan pişman olacakları hareketleri sonunu düşünmeden gerçekleştirirler. Özellikle başkalarına söz ya da fiille sataşır ve huzursuzluk çıkarabilirler. Diğer çocuklarla ilişkilerinde geçimsiz olabilir ve bu nedenle arkadaşları arasında istenmeyen çocuk ilan edilirler. Tepkilere abartılı ve bazen acımasız olabilir. Korkusuzca davranmaları çeşitli tehlikelerle yüz yüze gelmelerine neden olur. Çıkılmayacak yüksek bir yere çıkar, evden çok uzaktaki yerlere yalnız başına gider ya da kesici aletlerle oynayabilirler. Tüm bu belirtiler çocuğun sosyal uyumunu bozar. Kısaca bu çocuklar kendilerini kontrol etmedeki güçlükleri nedeniyle nerede durmaları gerektiğini bilemezler.

Dikkat eksikliği hiperaktivite dendiğinde halkımız genellikle bu son belirti kümesini anlamakta ve hiperaktif çocuk denince vuran , kıran uyumsuz çocukları anlamaktadırlar. Oysa hiperaktivite çok geniş yelpazede belirtilerin bir arada bulunduğu bir durumdur. Çocuğun yaşına göre belirtilerin içeriği değişebilir. Örneğin küçük yaş çocuklarda daha çok aşırı hareketlilik belirtileri ön planda iken okul döneminin başlamasıyla birlikte dikkat eksikliği belirtileri daha ön plana çıkar. Ayrıca bir çocukta saydığımız bu üç ana belirtinin tamamının bulunması gerekmez. Bazı çocuklarda dikkat eksikliği ön plandadır ve bu çocuklar aşırı hareketli değildirler. Bazı çocukların ise dikkatleri iyi olmasına karşın aşırı hareketlilikleri ve uyumsuzlukları ön plandadır.

Aşırı hareketlilik çok göz önünde olan bir belirti olması nedeniyle hemen dikkat çeker. Ancak dikkat eksikliği daha çok öğrenme ile ilgili alanlarda belirginleşir. Özellikle ilkokul döneminde ders başarısızlığı ve derslere karşı ilgisizlik ve isteksizlik şeklinde ortaya çıkar. Aile ve öğretmenler tarafından yanlış olarak çoğunlukla tembellik, haylazlık hatta zeka düzeyinde gerilik olarak nitelendirilir. Oysa dikkat eksikliği hiperaktivitenin zeka ile doğrudan bir bağlantısı yoktur. Yani yukarıda saydığımız belirtiler ileri ya da geri zekalılığın belirtisi değildir. Halk arasında “zeki çocuk hareketli olur gibi yanlış bir kanı vardır. Oysa zekanın az ya da çok olması hiperaktivite ile ilgili değildir. Hiperaktif çocuklar dikkat eksikliği nedeniyle yaşıtlarından daha zeki olsalar dahi okulda kendilerinden beklenen başarıyı gösteremezler. Özellikle ilkokulun 3. ve 4. sınıflarından sonra ders başarılarında belirgin düşme gözlenir. Önceleri kısa süreli dikkatleriyle başarabilecekleri dersler ağırlaştıkça derse olan ilgileri azalır. Aşırı hareketliliği ve uyum sorunları olmayan ancak belirgin derecede dikkat eksikliği olan çocukların gözden kaçması daha kolaydır.

Hiperaktif çocukların yaşadığı zorlukların başında sosyal uyum zorluğu gelir. Aileyi ve eğitimcileri en fazla uğraştıran konuların başında bu çocukların uyumsuzlukları yer alır. Evde ve sınıf içindeki davranışları nedeniyle büyüklerinden sürekli kötü laf işiten, azarlanan ve zaman zaman cezaya çarptırılan bu çocukların öz güvenleri giderek azalır. Toplumsal kuralları öğrenmedeki zorlukları giderek davranış bozukluğu boyutuna ulaşabilir. Ev içinde uyulması gereken basit kurallardan, genel geçer ahlaki kurallara kadar tüm sınırlama ve yaptırımlara olan karşı reaksiyonları nedeniyle çevresinden büyük tepki alırlar. Her ne nedenle olursa olsun bu çocuklara uygulanacak şiddet ve ölçüsüz cezalar sorunun çözümüne yardımcı olacağı yerde onu daha da büyütür. Anne babalar "ne iyilikten ne de kötülükten anlıyor" sözleriyle bunu dile getirirler. Ancak unutulmaması gereken bu çocuklara sert anlayışsız ve katı tutum sergilemenin kesinlikle yarar sağlamadığıdır. Her çocuk gibi hiperaktif çocukların da sakin, yumuşak ve anlayışlı yaklaşımlardan daha fazla olumlu mesaj aldıkları bilinmektedir. Bazı anne babalar sınırları hayli zorlayan bu çocuklara sert davranılması ve taviz verilmemesi gerektiğini düşünürler. Oysa yapılması gereken temel kuralları zedelemeden ve başı boş bırakmadan sınırları oldukça esnek tutmaktır.

Kimi zaman "bizim zamanımızda" sözüyle başlayan ve konuyu tanımlama ve anlamadan uzak yaklaşımlar ifade eden sözlerle karşılaşmaktayız. "Bizde yaramazdık ama bizi babamız döverek adam etti" gibi aymaz ve cahilce sözlerle olaya yaklaşmak sonunda telafisi mümkün olmayan yaralar açmaktadır. Yapısal olarak kural tanımamaya meyilli bu çocukları yapacağınız yanlışlarla çok riskli bir ortam içine atmış olacağınızı unutmamalısınız.

Tüm bu hatalı yaklaşımların sergilenmesinin asıl nedeni dikkat eksikliği hiperaktivitenin neden oluştuğunun bilinmemesidir. Yanlış bir şekilde bu tıbbi durumun çocuğun terbiye sorunu gibi ele alınması aileyi çıkmaza sürüklemekte ve hata üzerine hata yapılmaktadır. Dikkat eksikliği hiperaktivite temelde beyin metabolizmasında bozukluk nedeniyle oluşan tıbbi bir durumdur. Bu bozukluk anne karnında geçirilen hastalıklar,doğum travması, genetik geçiş gibi çeşitli nedenlere bağlı oluşabilir. Bu çocuklarda özellikle beyindeki dikkat ve hareket merkezinin düzenli ve yeterli fonksiyon görmediği tespit edilmiştir. Özellikle son 2-3 yıl içinde yapılan ileri tekniklerin kullanıldığı geniş çaplı bilimsel araştırmalarda beyin metabolizmasındaki bu bozukluğun hücresel boyutta açıklanması mümkün olmuştur. Dolayısıyla hiperaktivite ailenin yaklaşımları nedeniyle oluşmuş bir durum değildir. Çocuğun yapısal sorunu ailenin hatalı tutumuna bağlamak uygulanacak yaklaşımları değiştireceğinden zaman kaybına neden olacaktır. Tüm bunlardan çocuğun davranışlarında ailenin rolü yoktur anlamı çıkmamalıdır. Ailenin yanlışları temelde var olan sorunun daha da içinden çıkılmaz bir hal almasını sağlayacağı bir gerçektir.

Dikkat eksikliği hiperaktivite son yılların sorunu değildir. Önceleri de benzer belirtileri olan çocuklar vardı. Ancak tembel, yaramaz, haylaz ve şımarık yakıştırmalarıyla gözden kaçıyor ve bu çocuklar eğitim açısından ve sosyal konum olarak olmaları gereken yerlerde olamıyorlardı. Maalesef günümüzde hiperaktivitenin ülkemizde iyi tanındığını söylemek mümkün değildir. Bugün A.B.d de yaklaşık 5 milyon çocuğun bu tanıyı aldığı ve toplumda görülme oranının yaklaşık % 4-5 gibi olduğu düşünülürse bu gerçek daha iyi anlaşılmış olur.

Dikkat eksikliği hiperaktivitenin teşhisi bir çocuk psikiyatristi tarafından yapılmalı ve ancak hekimin önerisiyle tedaviye başlanmalıdır. Tablonun ağırlık derecesine ve çocuğun okul başarısını ve sosyal uyumunu ne derecede etkilediğine bakılarak tedavi planlanır. Tedavide birinci ve en önemli basamak ilaç tedavisidir. Ancak ilaç tedavisine hekimin uygun gördüğü çocuklarda başlanır. Bir kısım çocuklarda eğitim hayatı fazla etkilenmiyor ve uyum sorunu yoksa ilaç tedavisi ertelenebilir ya da yapılmaz. Kullanılan ilaçların asıl amacı çocuğun dikkatini artırmak ve hareketlerini kontrol edebilmesini sağlamaktır. Bugün tüm dünyada bu amaca yönelik geliştirilmiş ilaçlar kullanılmakta ve çoğunlukla yüz güldürücü sonuçlar elde edilmektedir. Anne babaların ilaç tedavisi konusunda bilgi eksikliği ve yanlışlığı nedeniyle tereddütleri olabilmektedir. Kullanılan ilaçların çocukları uyuşturacağı ya da bağımlılık yapabileceği gibi yanlış bir kanaat vardır. Dikkat eksikliği hiperaktivite tedavisinde günümüzde oldukça güvenilir ilaçlar kullanılmakta ve bunların uzun ve kısa vadede bizleri tedirgin eden yan etkileri bulunmamaktadır. Yani bu ilaçlar uyuşturucu değildirler ve çocuklarda bağımlılık yapmazlar.

Bu tıbbi durumun ilaç tedavisi yanında eğitsel tedavilerle desteklenmesi de gerekebilir. Özellikle dikkat eksikliği belirgin olan çocukların kalabalık sınıflarda öğrenebilmeleri hayli zordur. Bu nedenle okula destek olarak bireysel eğitime alınmaları da gerekebilir. Tüm bunların yanında ailenin doğru bilgilenmesi ve çocukla olan ilişkilerinde yanlış yapmamaları için rehberlik almaları şarttır.


hastalıklar