Astım:

Astımla İlgili Genel Bilgiler:

Astım tanısı nispeten kolay olmasına karşın tedavi ve izlenmesinde sorunlar yaşanan ve toplumda en sık görülen kronik(müzmin) karakterli birkaç hastalıktan birisidir. Hastalık her yaş grubundan kişileri etkileyebilir.Tedavinin en önemli kısmını oluşturan hasta eğitimi çoğu kez kalabalık poliklinik şartlarında yeterince verilememektedir. Bu nedenle özel kullanım yöntemleri gerektiren ilaçları, hastaların bir bölümü kullanamamaktadır.

Astma, hava yollarınm kronik inflamatuar(iltihabi reaksiyon) bir hastalığıdır. Duyarlı kişilerde, nöbetler halinde gelen:
Nefes darlığı
Göğüste sıkışma hissi
Hırıltı (hışıltı, ıslık sesi)
Öksürük

yakınmaları ile ortaya çıkmaktadır. Yakınmalar, özellikle gece ve/veya sabaha karşı görülür. Hastalığın dünya üzerindeki dağılımı, ülkeden ülkeye ve bazen bir ülke içinde bölgeden bölgeye değişim göstermektedir. Ülkemizde yaklaşık olarak astmanın rastlanma oranı erişkinlerde % 2-4, çocuklarda % 6-8 civarındadır. Çevresel allerjen miktarı, ev içi ve dış ortamdaki hava kirliliği, rastlanma oranlarındaki artış nedenleri arasında bulunmaktadır.

Astım Nedir?

Astım akciğerlere kadar olan hava yollarını ( Bronşlar ) etkileyen bir hastalıktır. Bu hava yolları soluduğumuz havayı burundan itibaren akciğerlere kadar ulaştırır. Sağlıklı bir kişide bu soluma olayı kolayca gerçekleşir. Astımlı bir kişide ise bazı dönemlerde soluma zorluğu meydana gelir. Astım atağı sırasında bronşlar ( hava yolları ) daralır ve havanın geçişi zorlaşır. Bu hava yolu daralmasının bazı nedenleri vardır. Bunlar:
Bronşları çevreleyen kasların kasılması sonucu hava yollarının daralması
Bronşun içini saran zarın şişmesi
Hava yollarında mukus ( sümük - balgam ) adı verilen yapışkan bir salgının aşırı salınması ve bu salgının hava yollarını yer yer tıkaması

Astım Nöbetinin Belirtileri Nelerdir?

Bronşlar daraldığı zaman solunum işini yapmak için daha büyük çaba sarf edilir. Akciğerlere giren hava daralan bronşlardan dışarı çıkarken zorlanır. Hasta bunu nefes darlığı veya göğüste sıkıntı şeklinde ifade edebilir. Bu sırada hasta ıslık sesine benzer (vızıltı) bir ses çıkarır. Akciğere girmiş hava daralmış olan bronşlardan dışarı çıkarken, hasta aşırı zorlanırsa, normalde soluma ( nefes alıp verme ) işi için kullanılmayan boyun, göğüs, omuz ve karın kaslarını kullanır ve daha sık solur.

Astımın Bulguları Nelerdir?

Öksürük: Astımın sık bir bulgusudur. Özellikle gece öksürüğü olur. Egzersiz, soğuk hava öksürüğü arttırabilir. Hava yollarındaki mukus birikimi ve bronşları çevreleyen kasların kasılması nedeni ile olur.
Vızıltı: Astım nöbetinin sık karşılaşılan bir bulgusudur. Akciğerdeki hava daralmış bronşlardan dışarı çıkarken zorlandığı zaman nefes verirken duyulur.
Sık Soluma: Astım nöbeti sırasında daralmış ve içi mukus ile dolmuş bronşlarda soluk alıp verme işi zorlaştığından hasta daha sık nefes alıp verebilir. Bunu saptamak için çocuğunuzun 60 saniye içinde kaç kez nefes alıp verdiğini sayın; bulduğunuz sayıyı normalde iyiyken olan dakikadaki solunum sayısı ile karşılaştırın.
Göğüs Duvarı Derisinde Çekilmeler: Daha ağır astım nöbetlerinde görülen bir bulgudur. Göğüs duvarında kaburgalar arasındaki deri ve boynun önündeki deride içe çekilmeler olabilir. Bu bulgu saptandığında hemen hastaneye başvurunuz.

Astım Türleri:

1-Allerjik Astım : Genetik Yatkınlığı Olanlarda Gelişen Astım ve Genetik Yatkınlık Zemini Olmaksızın Gelişen Astım (Örneğin; Mesleksel allerjenlerle gelişen astım)
2-Allerjik Olmayan Astım :İnfeksiyonlar, bazı ilaçlar, gıda ve katkı maddeleri gibi etkenler ile gelişen astım.

Genetik faktörlerin Etkisi
Genetik yatkınlığı olan kişilerde çevresel allerjenlere (ev akarları, polen, küf mantarlan gibi) karşı gelişen astım. Ev tozu akarları, ev hayvanları kedi, köpek, kemiriciler ve hamam böceklerinin salgıları, idrar, dışkı ve tüylerindeki antijenlerin, polenler, küf mantarları sporlarının ortamda fazla miktarda bulunması genetik yatkınlığı olan kişilerde astmaya neden olur.
Genetik yatkınlık olmadığı halde bazı meslek gruplarında veya çevresel allerjenlere yüksek dozda ve uzun süreli maruz kalanlarda da, astma gelişebilir.(Örneğin un, enzimler gibi mesleksel, soya fasulyesi gibi çevresel allerjenler)
Bazı mesleksel kimyasal ajanlar, ilaçlar tam olarak bilinmeyen bir mekanizma ile astım oluşumuna yol açmaktadır.

Astımın Ortaya Çıkmasında Katkısı Olan Faktörler
Allerjenlerle karşılaşan kişide duyarlaşmayı kolaylaştıran ve astmanın ortaya çıkışında rol oynayan faktörlerdir. Bunlar sigara (aktif ve pasif içicilik), ev içi ve dış ortam hava kirliliği, viral solunum yolu infeksiyonlarıdır.

Tetik Çeken Faktörler:

Akciğerlerin en küçük fonksiyonel üniteleri olan bronş düz kaslarında kasılma, ödem (şişme), inflamasyon ve hücre yıkımı, mukus (salgı) artmasına neden olur. Artan mukus, hücre yıkımı, bronş duvarında şişme ve inflamasyon, hepsi birden bronş lümeninde tıkanmaya neden olarak astım nöbetini başlatır. İşte bu nöbeti başlatan faktörlere tetik çeken faktörler deniyor.

Tetik çeken faktörler şunlardır:
Allerjenler
Solunum yolu infeksiyonları
Ev içi hava kirliliği (pasif sigara içiciliği, kızartma kokuları, cila, parfüm, saç spreyi, insektisidler, deterjan, çamaşır suyu, temizlik malzemeleri, deodorant, sprey kokuları)
Dış ortam hava kirliliği (kükürt dioksit, tozlar, ozon, egzoz gazları, polen, mantar sporları)
Bazı hava koşulları (rüzgar, fırtına)
Egzersiz ve hipervantilasyon
Bazı gıdalar ve katkı maddeleri
Bazı ilaçlar
Emosyonel faktörler (ağlamak vs.)
Her hastada tetik çeken faktörler değişiktir. Bir hastada birden fazla faktör bulunabilir.

Astım Nasıl Anlaşılır?

Astımın teşhis edilmesinde aşağıda sıralamış olduğumuz hastanın yakınmaları çok önemlidir.
Nefes darlığı
Hırıltılı solunum (Wheezing, hışıltı, ıslık sesi olarak da ifade edilebilir. Aksi kanıtlanıncaya kadar her hırıltılı solunum astma olarak kabul edilmelidir).
Gögüste sıkışma hissi
Öksürük
Hasta koyu kıvamlı bir balgam çıkarınca rahatlar. Soğuk algınlığı nedeniyle ortaya çıkan öksürükler on günden daha uzun sürerse ve hasta "her üşütmenin göğsüne indiğini" söylerse astımdan şüphelenilmelidir. Astmada yakınmaların diğer hastalıklardan şu özelliklerle ayrılabilir.
Tekrarlayıcı karakterdedir.
Nöbetler halinde gelişir.
Gece ve/veya sabaha karşı ortaya çıkar.
Kendiliğinden veya ilaçlarla hafifler veya kaybolur.
Bazı faktörler (allerjenler, irritanlar, egzersiz, virus infeksiyonları) ile alevlenmeler olur.
Mevsimsel değişkenlik gösterirler.

Her hastanın ilk muayenesinde, diğer hastalıkları ekarte etmek amacıyla akciğer grafisi çekilmelidir. Astımdan kurtulmanın temel ilkelerinden birisi, tetik çeken faktörlerin eliminasyonudur. Bunun için de kişide astımın hangi türünün olduğunun önceden tespiti şarttır. Yani genetik yatkınlığı olan kişideki astım ile mesleki faaliyetler sonucu gelişmiş olan astımın tedavisindeki temel prensipler de bazı farklılıklar taşımaktadır.

Aşağıdakilerin hastanın hikayesinde bulunması genetik yatkınlığı düşündürmelidir:
-Çocukluk Çağında Başlangıç
-Allerjik rinit (burunda akma veya tıkanma, genizde, kulakta kaşınma hissi, hapşırık nöbetleri), konjonktivit, ürtiker, egzema, besin ve ilaç allerjisi belirtilerinden biri veya birkaçının bulunması
-Yakın kan akrabalarında astım.

Mesleksel astım, işyeri koşullarındaki bir etkene maruz kalma nedeniyle oluşan astım olarak tanımlanır. Bu durum ya daha önce varolan astımda ağırlaşma veya astımın işe girdikten sonra ortaya çıkması şeklinde görülür. Mesleksel astım için 200'ü aşkın etken tanımlanmıştır.
Belirtilerin işyerine girdikten sonra başlaması veya ağırlaşması. Tatil günlerinde şikayetlerinin hafiflemesi veya kaybolması. Aynı işyerinde çalışan birden fazla kişide benzer şikayetlerin görülmesi mesleki astım düşündürmelidir.

Astımın tanı ve tedavisin de izlenecek yolun hasta ve ilgili branş doktoru ile planlanması çok önemlidir. Tanıda Prick, RAST ve ELİSA gibi laboratuvar tetkikleri uygulanmaktadır. Ayrıca ülkemizde en çok rastlanan antijenlere duyarlılık testi CLA-TOP bazı klinikler tarafından hassasiyet ve güvenli bir şekilde yapılmaktadır.

Tedaviden en verimli bir şekilde yararlanabilmeniz için astım konusunda bilmeniz gereken ana prensipler;

Hastanın Eğitimi
Hastanın Düzenli Takibi
Hastalığın Ağırlığının Saptanması
Tetik Çeken Etkenlerin Uzaklaştırılması
Atak Tedavisi İçin Hastaya Özgü Tedavi Planı
Uzun Süreli Tedavi Planı

Peak Flow Metre (Zirve Akım Ölçer) Nedir?

Peak Flow Metre ( PFM ) akciğerlerden dışarıya üflenen havanın hızını ölçen bir alettir. Astım atağı sırasında havayolları daralır ve dolayısıyla akciğerlerdeki hava daha düşük bir hızla dışarıya üflenir. Üfleme hızındaki farklılık ( normale göre ) PFM ile ölçülür. PFM ile ölçülen üfleme hızı astım atağının belirtileri başlamadan önce düşer. Dolayısıyla eğer siz ve çocuğunuz PFM kullanmayı öğrenirseniz çocuğunuzu erken dönemde evde tedavi edebilir, acil servise başvuruyu önleyebilirsiniz. Dört yaşından büyük tüm çocuklar biraz çaba ile PFM kullanmayı öğrenebilirler.

Kullanım şekli:
Çocuk mutlaka ayakta olmalıdır.
İbre sıfıra getirilir.
Ağız kısmı, dudaklar ile iyice sarılmalıdır.
Derince bir nefes alıp ani ve hızlı üflenir. ( Tıpkı yanan bir mumu söndürmek ister gibi)
İbrenin gösterdiği sayı okunur.

Bu işlem 3 kere tekrarlanır, en yüksek değer Takip Formunda ayrılan yere kaydedilir. Günde bir kez sabahları ilaç kullanımından önce ölçüm yapılır. Ancak, sabah ve akşamları yatmadan önce de yapılabilir. Sabah değeri her zaman için akşam değerinden düşük bulunacaktır, bu normaldir. Çocuğun rahat olduğu dönemde kullanarak ulaşabileceği en yüksek değeri bulunuz. Bu değerin %20 altına inmesi durumunda tedavi planına göre ilaç kullanımını arttırın. Böyle günlerde çocuğunuzun iyiye gidip gitmediğini anlamak için PFM yi daha sık kullanabilirsiniz. Kısacası bu alet size barometrenin yağmuru haber vermesi gibi, yaklaşan astım nöbeti için erken uyarıda bulunacaktır.

Astıma neden olan durumlar (uyaranlar) nelerdir?

Astımın sebebi tam olarak bilinmese de bu hastalıkta hava yollarının bazı uyaranlara aşırı duyarlı olduğu bilinmektedir. Bu uyaranlar hava yollarını uyararak astım atağı oluşumuna neden olurlar. Bu uyaranları şöyle sıralayabiliriz:

1. Allerjenler ( allerjiye neden olan maddeler ) :
Normal kişilere hiçbir zararı olamayan allerjenlere, allerjik astımı olan bir kişi maruz kalınca bir allerjik reaksiyon olur. Bu reaksiyon sırasında tahriş edici bazı kimyasal maddeler yapılır ve hava yollarındaki dokuların içene salınır. Kişi hem allerjik hem de astımlı ise astım atağı geçirir. Bu allerjenlerin bazıları şunlardır:
Ev tozu, ev tozu akarları ( böcekler )
Çiçek tozları ( polenler )
Küf
Hayvan tüyü
Ev Tozu Akarı
Polen


AKAR

POLEN

2. Enfeksiyonlar :
Solunum yolu enfeksiyonları ( grip, nezle ) astımlı kişide hava yollarını uyararak astım atağına neden olabilir. Bu enfeksiyonlar okul ve / veya kreşe giden çocuklarda sıktır.

3. Hava değişimi :
Mevsim değişimi, hava ısısının değişmesi ( özellikle soğuk hava ) ve nem oranının artması, astımlı bir kişide hava yollarını uyararak astım atağına neden olabilir

4. Egzersiz :
Astımlı bir kişide egzersiz hava yollarını uyararak astım atağına neden olabilir. Koşma gibi, daha fazla enerji tüketimine neden olan yoğun egzersiz türleri, birkaç dakika içinde bir astım atağına neden olabilir. Ancak bu nedenle astımlı çocuklarda egzersizin engellenmesi söz konusu değildir. Egzersiz öncesi uygun ilaç alımı ile astım atağı önlenebilir. İyi tedavi edilen astımlı bir çocukta egzersiz sonrası belirtiler olmamalıdır. Oluyorsa tedavi planının düzenlenmesi için bu durumu doktorunuza bildiriniz.

5. Irritanlar ( tahriş ediciler ) :
Bazı maddeler duyarlı olan bronşları tahriş edebilir. Bu maddeler şöyle sıralanabilir: Sigara dumanı, hava kirliliği, saç spreyleri, parfümler, temizlik maddeleri ve keskin kokular. Astımlı bir kişinin yaşadığı evin içinde hiç kimsenin sigara içmesine izin verilmemelidir.

Astımda olabilecek komplikasyonlar nelerdir?

Astım genellikle akciğerlerde kalıcı hasar yapmayan bir hastalıktır. Hastalık çok uzun yıllardan beri var olsa da uygun tedavi ile akciğer fonksiyonları normale yakın olarak korunabilir.

Astımda sorun bronşlarda olmasına rağmen bir çok astımlıda üst solunum yolları (burun, boğaz, sinüsler) ve kulaklar ile ilgili problemler eşlik edebilir. Astımlı çocuklarda sıklıkla kronik burun tıkanıklığı olur ve buna bağlı olarak kulak enfeksiyonları ve sinüzit meydana gelir. Buruna yönelik uygun tedavi ile (burun temizliği ve doktorun önerisi ile diğer bazı ilaçlar) bu durumların olması önlenebilir.

Astım bazı psikolojik problemlere neden olabilir. Ağır astımı olan çocuklarda okul devamsızlığı, spor etkinliklerine katılamama ve astım atağı sırasında acil olarak hastaneye başvurular bu duruma neden olabilir. Uygun tedavi alan bir çocukta astım kontrol altına alınarak bu problemlerin olması önlenebilir.

Astım Nasıl Tedavi Edilir?

Uygun bir tedavi ile astımın bulguları kontrol altına alınabilir. Ancak en etkili tedavi bile astımı tamamen ortadan kaldıramaz. Bunun nedeni hastalığa sebep olan temel bozukluğun tam olarak bulunamamış olmasıdır. Gerekli çevre önlemleri ve ilaç tedavisi ile hastalık kontrol altına alınabilir. Doktorun önerileri, çabaları ve tedavisi hastanın ailesi ve kendisi uyum gösteremezse tek başına yarar sağlamaz. Astım tedavisinin başarılı olması için en önemli nokta doktor ve hasta ailesi arasındaki uyumdur. Tedavi iki bölümden oluşur:

1. Çevre Düzenlemesi:
Hastalığın alevlenmesine sebep olan çevresel faktörler varsa, doktorunuz bazı çevresel değişiklikler yapmanızı önerecektir. Bunlar:

    a) Allerjenlerden kaçınma
  • Ev tozu akarı :
    Ev tozu akarı gözle görülmez fakat her evde bulunur. Örümcek ve kenelerle akraba olan akarlar insanı ısırmaz ve hastalık bulaştırmazlar. Akarların allerji oluşturan kısımları artıklarıdır. Bu artıklar ağırlıkları nedeniyle pek havada kalmazlar. Ancak ev temizliği yaparken havalanırlar, burundan içeriye girerek allerjiye sebep olurlar. Evde en sık bulundukları yerler yatak, yastık, halı, kanepeler, yatak örtüleri, doldurulmuş oyuncakların içidir. Akarlar insan derisinin döküntüleri ile beslenirler. Bu yüzden yaşamaları için en ideal yer yataklardır.
  • Hayvan ( kedi, kuş, köpek ) tüyü ve atıkları :
    Allerjenler sadece evde beslenen hayvanlar üzerinde değil, kuştüyü yastıklarda ve hayvan derisinden yapılmış diğer eşyalarda da bulunur.
  • Küf mantarı ( rutubet )

  • Evde Allerjenlerden Korunmak İçin Alınacak Önlemler Nelerdir ?
    Yatak odasında:
    Yatak ve yastığı hava geçirmeyen bir materyal ile kaplayın ( Amerikan bezi, sentetik kumaş gibi ). Mümkünse şilteyi yaylı yatak ile değiştirin. Yünlü ve tüylü battaniye kullanmayın. Kuş tüyü yastığı sentetik ( elyaf ) yastıkla değiştirin. Tüm yatak kılıfı, yastık kılıfı, battaniyeleri haftada bir, en az 60 derece suyla yıkayın.
    Mümkünse halıları kaldırın ve yerleri temiz tutun. Eğer halıyı kaldıramıyorsanız, doktorunuzun tavsiye edeceği maddeler ile temizleyin.
    Temizlik yapılırken, çocuğunuzu evden uzaklaştırın yada maske takın.
    Odada toz tutacak fazla eşyayı ( kitap, tüylü doldurulmuş oyuncaklar gibi ) ya odadan çıkarın yada dolaba koyup, kapısını kapalı tutun.
    Mümkünse klima ( hava serinletici ) kullanın.
    Evde hayvan beslemeyin; besliyorsanız yatak odasına kesinlikle sokmayın.
    Evde bir nem ölçer bulundurarak, nem oranını %25 ile %50 arasında tutunuz.
    İçi doldurulmuş koltuk yerine tahta veya plastik eşya tercih ediniz.
    Perdelerinizi sentetik materyalden seçin, kadife olmasın.
    Mutfak, banyo ve küflü yerlerde:
    Sık sık havalandırın ve deterjanla temizleyiniz.
    Nemli yerlerde halı bulundurmayınız.
    Lavabo altlarını ve tuvaletin arka kısımlarını temiz ve kuru tutunuz.
    Hamam böceklerini ve fareleri mutlaka yok ediniz.

    Evin diğer kısımlarında:
    Mümkünse halıları kaldırınız.
    Çocuğunuzun sofa, koltuk üzerinde uyumasına izin vermeyiniz.
    Toz alırken ıslak bez kullanarak tozun havalanmasını engelleyiniz.
    Evdeki çiçeklerin üzerinde küf olmasın, kontrol ediniz.
    Mümkünse hava tahliye kısmında ev tozlarını tutarak havaya karışmasını önleyen HEPA filtresi olan elektrik süpürgelerinden birini tercih ediniz.

    b) İrritanlardan Kaçınma:
  • Bu grupta en zarar veren etken sigaradır. Astımlı bir kişinin yaşadığı evde ( evin tüm odaları dahil ) sigara içilmesine kesinlikle izin verilmemelidir.
  • Odun ve kömür sobaları tahriş edici tanecikler ve kokular saldıklarından mümkünse ısınmak için başka bir yola başvurulmalıdır.
  • Saç spreyleri, parfümler, temizlik maddeleri, sinek ilacı ve hava kirliliği de tahriş edicidir. Hasta bunlardan etkileniyorsa, mümkünse temas önlenmelidir.
    c) Emosyonlar ( psikolojik stres ):
  • Astımlı çocuğun onu destekleyen sıcak ve samimi bir ev ortamına ihtiyacı vardır. Evde yaşayan kişilerin bu kronik hastalığın tedavisine ve kontrol altına alınmasına yaklaşımları iyi yönde olursa, tedavinin başarısı artar.

2.İlaç Tedavisi:
    I- İnhaler ( hava yolu ile verilen ) Rahatlatıcılar:
  • a) Kısa etkili rahatlatıcılar ( Ventolin, Bricanyl ):
    Bu ilaçlar hava yollarının çeperini saran ve nöbet sırasında kasılan kasları gevşeterek hava yollarını genişletirler.
    Ağız içine püskürtülen formları ( inhaler ) 15 dakika içinde etki etmeye başlar, 4 saat sonra bu etki kaybolur. Bu nedenle nöbet sırasında ilk kullanılacak ilaç grubudur.
    Egzersiz yapmadan 15 dakika önce kullanılırsa , egzersiz sırasında gelişebilecek rahatsızlığı engeller.
    Aşırı dozda kullanılırsa kalp hızını arttırır ( fazla kahve içmiş gibi ). Ellerde titreme olabilir. Çocukta artan yaramazlık izlenebilir.


  • b) Uzun etkili rahatlatıcılar ( Serevent, Foredil, Volmax )
    Oral ( ağız yolu ) veya inhaler ( püskürtme ) formları vardır.
    Oral yolla kullanılanlar astım atağı sırasında doktorunuzun önerisi ile 3-7 gün süre ile verilir.
    Inhaler yolla kullanılanlar normal dönemde hasta atakta değilken, gün içinde veya gecelerii uykudan uyandıran nefes darlığı, vızıltı veya öksürük olduğu durumlarda sabah 1 akşam1 kez şeklinde kullanılır.
    Doktorunuzun önerisi dışında kullanılmaz.


  • II- Önleyiciler:
  • a) İntal:
    Koruyucu bir ilaçtır. Gelecek olan nöbeti önler. Hiç bir yan etkisi yoktur. Ancak bu ilaç sıkışıklığı olan cocuğa hiç bir yarar sağlamaz. Başlangıçta günde 4 kere sonra 3 kere kullanılabilir.
  • b) İnhaler yolla kullanılan steroidli ilaçlar: ( Pulmicort, Flixotide gibi ) Hava yollarındaki şişme ve ödemi azaltır, yapışkan balgamın oluşumunu engeller. Hava yollarının uyaranlara karşı duyarlığının azaltır. Gelecek olan nöbeti önler. Spreyler şeklinde verilen şekli vücut dolaşımına geçmediği için doktorunuzun tavsiye ettiği dozda yan etki göstermez. Ağızda kötü bir tad bırakabilir. Nadiren ağızda pamukcuk oluşumuna yol açabilir. Bunu engellemek için su ile gargara yapmak yeterlidir. Astım tedavisinin en etkili ilacıdır.

  • c) Oral ( ağız yolu ile ) steroidler ( Prednol, Deltacortril )
    Hava yollarındaki şişme ve ödemi azaltır. Yapışkan balgamın ( mukus ) oluşumunu engeller Hava yollarının uyaranlara karşı olan duyarlılığını azaltır. Hava yollarının Ventolin, Bricanyl gibi rahatlatıcılara olan yanıtını arttırır. Olabilecek yan etkiler kullanıldığı süre ve dozla ilgilidir. Doktor tavsiyesi dışında kullanılamaz ve doktorunuzun önerdiği süre ve dozda kullanılmalıdır. Astım atağı sırasında püskürtme veya hava yolu ile kullanılan ilaçların yetersiz kaldığı durumlarda doktor tarafından önerilir. Genellikle 3-7 gün süre ile verilir.

Küçük Çocuklar İçin :

İnhaler ilaçların küçük çocuklarda adaptörlerle (aerochamber veya nebuhaler) verilmesi, verilen ilacın etkisini artırır. Çocuğunuzun ilacı daha kolay almasını sağlar; daha çok ilacın hava yollarına ulaşmasını sağlar; ilacın kötü tadından oluşacak rahatsızlığı azaltır ve kullanımını kolaydır

Adaptörlerin Kullanımı:
Aerochamber ( maskeli fanus ):
4 yaşından kadar olan çocuklarda kullanılır. İnhaleri ( ilacı ) salladıktan sonra aerochamber’in maske kısmını çocuğun burun ve ağzını kapatacak şekilde yüzüne yerleştirin. İlacı 1 kez sıkın; maske yüzündeyken çocuğun 5-10 kez nefes alıp verdiğini sayın İki dakika bekledikten sonra ilacı bir kez daha sıkın ve yine çocuğun 5-10 kez nefes alıp verdiğini sayın. Böylece iki puf yapmış olacaksınız.

Nebuhaler ( maskesiz fanus ) :
4-6 yaş arası çocuklarda kullanılır. İnhaleri salladıktan sonra cam fanusun ucuna yerleştirin. Ağız kısmını dudaklarınızla iyice sarın. İlacı 1 kez sıkın ( 1 Puf ). Derin nefes alıp tutun, 5-7 saniye sonra bırakın ( Bu işlemi 4-5 kere yapın ). İki dakika bekledikten sonra ilacı bir kez daha sıkın ve nefes alıp verme işlemini tekrarlayın. Böylece ikinci pufu yapmış olacaksınız.

Turbuhaler Kullanımı:
6 yaşından büyük çocuklarda kullanılır. Koruyucu kapağı çıkarınız. Turbuhaleri dik olarak tutunuz. Alttaki doz bileziğini sonuna kadar çevirdikten sonra “klik” sesi duyulana kadar tekrar geriye çeviriniz. Nefesinizi dışarıya veriniz, ağız parçasını dişlerinizin arasına yerleştiriniz ve dudaklarınızı kapatınız. Derin ve güçlü bir nefes alınız. Turbuhaleri ağzınızdan çıkarınız ve ağzınızı 10 saniye kadar kapalı tuttuktan sonra nefesinizi veriniz. İkinci bir doz alacaksa kurma işlemini tekrar yaptıktan sonra aynı işlemleri tekrar edin. Koruyucu kapağı yerine takınız.


3. İmmünoterapi ( aşı tedavisi ) :
    Böcek zehiri allerjileri ve allerjik rinit ( saman nezlesi ) gibi allerjik hastalıkların uzun süreli tedavisinde başarı ile kullanılmakta olan bu yöntemin, allerjik astım tedavisinde etkinliği halen araştırılmaktadır. Dikkatle seçilmiş vakalarda uzun vadede yarar görüldüğünü destekleyen çalışmalar mevcuttur. Kliniğimizde, bu tedaviden yarar görme olasılığı yüksek olan seçilmiş astım vakalarında sublingual ( dil altı ) aşı tedavisi uygulanmaktadır. Tedavi en az 3 yıl sürmekte ve hastalar kendileri uygulamaktadırlar.
Astım Nöbeti Önceden Anlaşılır mı?

Astım nöbetinin ilk işaretlerini tanıyabilir ve hemen tedaviye başlarsanız, nöbetin gelişini engelleyebilir veya kısa sürede düzelmesini sağlayabilirsiniz.

Bu işaretlerden bazıları :
Öksürük, özellikle gece öksürüğü
Burunda su gibi akıntı
Gözlerin altında siyah halkalarda belirginleşme
Uykuda huzursuzluk
Soluk görünme
Nezle, grip gibi üst solunum yolu hastalıkları
PFM değerlerinde düşme

Nöbet gelince Ne Yapmalıyım?

Nöbet geldiğinde ortaya çıkan temel belirtiler:
Nefes alıp verirken ıslık sesi duyulur.
Göğüs duvarında ( özellikle kaburgalarda, boyunda ) içeri çökmeler oluşur.
Nefes verme süresi uzar.
Nefes alma sıklaşır.
Öksürük veya nefes alırken ıslık sesi duyulması,
Gece uyandıran öksürük,

Çocuğun bilinen erken nobet işaretlerinin varlığı ( göz altında siyah halkalar, nefes darlığı, sık soluma gibi ), Flow metre ( PFM ) değerinde düşüş, gibi belirtiler olduğunda; Bricanyl inhalerin 2 puf veya Bricanyl turbuhalerin 1 kez şeklinde uygulanması gerekir. Etkisi 15 dakika sonra başlayacaktır. Eğer düzelme sağlanmazsa ilacı tekrarlayın. Bir günde 6 kereden fazla kullanmak veya 4 saatten önce tekrarlamak gerekirse mutlaka hastaneye başvurunuz.
Hastaneye giderken :
Çocuğunuzun kullandığı ilaçları ( varsa Ventolin nebul'ü )
Doktorunuzun verdiği takip formunuzu yanınıza alın.
Çocuğunuz yolda sıkışırsa, Ventolin ya da Bricanyl'i mutlaka kullanınız.
Sakin olun, unutmayın telaşınız çocuğunuza yarar sağlamayacaktır.

İlaçların İstenmeyen Etkileri Nelerdir?

İlaç allerjileri, istenmeyen etkilerinin %5-10 unu oluşturur. İstenmeyen ilaç etkileri iki grupta incelenir: Önceden tahmin edilebilenler. Bunlar sıklıkla ilacın dozuna ve bilinen farmakolojik etkisine bağlıdır, diğer yönlerden normal olan hastalarda görülür, istenmeyen ilaç etkilerinin %80' inden sorumludur. Bu reaksiyonlara örnek olarak toksisite, yan etkiler, Herxheimer reaksiyonu, ilaç-ilaç etkileşimleri verilebilir. Önceden tahmin edilemeyenler. Bu reaksiyonlar ise genellikle ilacın dozuna ve farmakolojik etkisine bağlı değildir, sıklıkla kişinin bağışıklık cevabı veya duyarlı kişilerin genetik farklılığı ile ilgilidir. İntolerans, idiyosinkrazi, allerjik ve psödoallerjik (yalancı allerjik) reaksiyonlar bu gruptandır.

İlaç Allejisi Nasıl Oluşur?

Allerjik ilaç reaksiyonları, daha önce alınmış bir ilaç ile tekrar karşılaşıldığında spesifik antikor yapılması veya duyarlı Tlenfositlerin çoğalması, veya her ikisinin aynı anda oluşması ile karakterize bağışıklık yanıtının sonucudur. İlaç ile daha önce karşılaşılmamışsa, aynı ilacın alımıyla 1 haftadan önce allerjik reaksiyon genellikle görülmez. Psödoallerjik (yalancı allerjik) reaksiyonlar klinik olarak allerjik reaksiyonlara benzer ancak ilaçla ilk karşılaşmada ortaya çıkar ve ilacın nonspesifik olarak vazoaktif (damarlar üzerinde etkili) madde salınımını uyarmasına bağlıdır.


Penisilin Allerjisi:

Penisilinler allerjik reaksiyonlara en sık neden olan ilaçlardır. Amerika Birleşik Devletleri’nde penisiline karşı allerjik reaksiyona tedavi kürlerinin %1-10 unda rastlanmasına rağmen bunların ancak 4 /10.000 - 15/10.000 inde anaflaktik (ağır allerjik) reaksiyon görülmüştür. Penisilin anaflaksisinden ölüm ise tedavi kürlerinin 1/50.000 - 1/100.000 inde görülmektedir. Bu, penisiline bağlı anaflaktik reaksiyonların yaklaşık onda birinin ölümcül seyrettiği anlamına gelir. Hastanede yatan hastaların %10-20 sinin penisilin allerjisi öyküsü vermelerine karşın, bunların yaklaşık %75 inin hatalı bir şekilde "penisiline allerjik" olarak tanımlanmış veya zamanla duyarlılıklarını kaybetmiş oldukları gösterilmiştir. Ölümcül penisilin reaksiyonlarının %96 sı ilaç uygulandıktan sonraki 60 dakika içinde ortaya çıkmaktadır. Penisilinin damardan veya kas içi uygulanması ağızdan kullanımından daha fazla allerjik reaksiyona neden olur. Penisilin allerjisi öyküsü olanlar, böyle bir öykü olmayan kişilere göre 4-6 kat daha fazla reaksiyon görülme riskine sahiptirler. Bununla birlikte fatal penisilin ve diğer sentetik penisilin allerjik reaksiyonlarının çoğu, daha önce bu antibiyotiklere karşı allerjik reaksiyon vermemiş kişilerde görülür. Bu kişilerin duyarlılaşması, son penisilin tedavisi sırasında gizli çevresel karşılaşma ile oluşabilir. Gıdalara koruyucu katkı maddesi olarak konulan penisilin, eti yenen hayvanlara daha önce tedavi amacıyla verilmiş olan penisilin veya sağlık personelinin havadaki penisilin partiküllerini soluması bu tip bir karşılaşmadır. Penisilin molekülündeki beta laktam halkası fizyolojik şartlarda vücutta kendiliğinden açılarak penicilloyl grubu oluşturur. Penisilin moleküllerinin %95 i penicilloyl grubuna dönüşüp vücuttaki proteinlere geri dönüşümsüz bağlandığı için bu gruba "major determinant" denilmiştir. Bu reaksiyon, prototip olan benzil penisilin ve hemen hemen tüm sentetik penisilinler ile gerçekleşir. Benzil penisilin, diğer bazı antijenik determinantları oluşturmak üzere %5 oranında başka metabolik yollarla da parçalanır. Bu parçalanma sonucu oluşan, az miktarda yapılıp değişik kişilerde farklı bağışıklık cevapları uyaran ürünler "minör determinantlar" olarak isimlendirilmiştir (benzylpenicilloate, benzlypenylloate, benzlypenicilline G). Penisiline karşı anaflaktik reaksiyonlar genellikle minör determinantlara karşı oluşan IgE antikorlarıyla ortaya çıkmaktadır. Akselere (hızlanmış) ve geç ürtikeriyal (kaşıntılı allerjik döküntü) reaksiyonlar ise genellikle penicilloyl-spesifik IgE antikorlarıyla (major determinant) gerçekleşir.

Penisilin Allerjisi Tanısı :
1. Ayrıntılı öykü:
İlacın daha önce neden olduğu reaksiyon ile ilgili ayrıntılı öykü, tanı ve tedavide belirleyici olabilir. Uzun süredir kullanılmakta olan ilaçlardan çok, yeni başlanan veya mükerrer verilen ilaçlar reaksiyon açısından daha önemlidir. Önceden bir ilaca allerjik cevap veren hasta yapısal olarak farklı da olsa başka bir ilaca karşı reaksiyon verme riski taşır. Örneğin penisilin allerjisi saptanan hastalarda diğer grup antibiyotiklere allerjik reaksiyon verme riski 10 kat artmıştır. Penisilinle karşılaşma öyküsü allerjik reaksiyonlar için risk olmamakla birlikte, penisiline allerjik reaksiyon verme öyküsü önemli bir risktir. Allerjik hastalık öyküsü ilaç allerjisi riskini artırmaz, ancak anaflaktik (ağır allerjik) ilaç reaksiyonları için predispozan (kolaylaştırıcı) faktördür. Antimikrobiyal ilaçlara gösterilen reaksiyonlarda ailesel yatkınlık sözkonusudur. Antibiyotik allerjisi olan ebeveynin çocuğunda 16 yaş itibarıyla aynı ilaca karşı allerjik reaksiyon görülme olasılığı %26 dır. Bir başka deyişle, aile öyküsü olmayanlara göre 15 kat artmıştır.
2. Kanda RAST (Radio Allergo Sorbent Test) testi:
Penicilloyl determinantına karşı IgE antikorunu belirleyen RAST geliştirilmiştir. Halen minör determinant antikorları için RAST mevcut değildir. Yalancı pozitiflik ve yalancı negatiflik olabilmektedir. Bu edenlerle RAST ve diğer in-vitro analoglarının klinikte kullanımı sınırlıdır.
3. Cilt testi:
Bir kişinin IgE ye bağlı akut penisilin allerjik reaksiyon potansiyeli taşıyıp taşımadığını değerlendirmede en faydalı bilgi major ve minör penisilin determinantlarına olan cilt testi cevabıdır. Major determinant-spesifik IgE antikorunun belirlenmesinde cilt testi solüsyonu olarak kullanılan penicilloyl-polylysine (PPL) elde edilmiştir. Bu madde ticari sunumdadır (Pre-Pen®), ancak ülkemizde mevcut değildir. Minör determinantlar labil olduğu için ve multivalan formda sentezlenmesi zor olduğundan, cilt testi genellikle benzil penisilin G, benzil penisilinin alkali hidroliz ürünü olan benzylpenicilloate ve asit hidroliz ürünü olan benzlypenylloate karışımı (Minor Determinant Mixture; MDM) ile uygulanmaktadır. Fakat MDM halen ticari sunumda değildir. Minör determinant reaktifi olarak sadece benzil penisilin 10.000 U/ml dilüsyonda kullanılırsa allerjik hastaların %5-10 u gözden kaçar. Bu hastaların bir kısmı ciddi anaflaktik reaksiyon riski taşıyabilir. Bununla birlikte bu solüsyon, IgE ye bağlı reaksiyon öyküsü olmayan hastalarda MDM’a iyi bir alternatiftir. Güvenlik açısından, intradermal cilt testi yapılmadan önce çizme (scratch) veya epikütanöz delme (prick) test uygulanmalıdır. Cilt testi reaktiflerine karşı sistemik reaksiyon, penisilin allerji öyküsü bulunan hastaların %1 veya daha azında görülmüştür. Ön kolun iç yüzünde 26 G PPD iğnesi ile 1 cm uzunluğunda bir çizik yapılır. Bu çiziğin üzerine 0.1 ml sulandırılmamış reaktif damlatılır, 10 dakika içinde reaksiyon görülmezse intradermal teste geçilir. Çizik etrafında 20 dakikadan fazla sebat eden endurasyon (ciltte sert kıvam ve kızarıklık) pozitif reaksiyondur. İntradermal testte ise 0.02 ml reaktif ile ciltte 3-4 mm kabarcık oluşturulur. 15-20 dakika sonra endurasyon çapı 5 mm veya daha fazla ise test pozitif kabul edilir.

Her Penisilin Tedavisi Öncesi Cilt Testi Yapılmalı mıdır?
Her penisilin uygulaması öncesinde cilt testi yapılması şart değildir. Cilt testi, daha önce penisiline karşı şüpheli allerjik reaksiyon öyküsü veren kişilere uygulanmalıdır. Bu kişilerin %75 inden fazlasında cilt testi negatif bulunmaktadır. Anaflaktik (ağır allerjik) penisilin allerjisi öyküsü veren hastalarda ise cilt testi gereksizdir. Bunlarda tedavinin başlangıcında başka bir antibiyotik seçilmelidir. Penisilin allerjisi öyküsü olan ve hem PPL hem de MDM ile yapılan cilt testi negatif bulunan kişilere tedavi dozunda penisilin uygulandığında IgE ye bağlı reaksiyonlar nadiren görülür ve hemen daima hafif seyreder. Bu demektir ki penisiline karşı allerjik reaksiyon öyküsüne rağmen cilt testi negatif bulunan kişilere penisilin tedavisi güvenle verilebilir. Genel olarak, penisiline karşı oluşan allerjik reaksiyon üzerinden zaman geçtikce penisilin determinantlarına karşı cilt testi pozitifliği prevalansı azalır. Penisilin allerjisi öyküsü pozitif, fakat cilt testi negatif olan hastalar, olaysız bir penisilin uygulaması (özellikle parenteral uygulama) sonrası resensitize (tekrar duyarlılık kazanma) olabileceğinden, bunlarda sonraki penisilin enjeksiyonlarından önce cilt testini tekrarlamak akıllıca olacaktır.

Penisilin Allerjisi Nasıl Tedavi Edilir?

1. Allerjik reaksiyonun tedavisi:
Antibiyotik uygulamasına derhal son verilir. Antihistaminikler, non-steroid anti-inflamatuar ajanlar, kortikosteroidler tedavide kullanılan ilaçlardır. Penisilin veya diğer beta laktam antibiyotiklerle tedavi sırasında görülen ürtiker (kurdeşen), eğer uygun alternatif antibiyotik kullanılamıyorsa antihistaminiklerle veya kortikosteroid kullanımı ile baskılanabilir. Ürtiker reaksiyonuna rağmen penisilin uygulamasına ara vermeden devam edildiğinde ilk saatlerden sonra anaflaktik reaksiyon bildirilmemiştir. Fakat ilaç kesildikten 24-48 saat sonra yeniden başlanırsa anaflaktik reaksiyon görülebilir. Stevens-Johnson sendromu, toksik epidermal nekroliz, eritema multiforme, eksfoliatif dermatit gibi diğer immunolojik komplikasyonlar gözlenirse ilaç kesilmelidir.

Anafilaktik (ağır allerjik) Penisilin Allerjisinde Tedavi Şeması

  • Solunum yolu açık tutulur
  • Adrenalin 1:1000 (Adrenalin® 0,25 mg ampul) , 0,01mg/kg ciltaltı veya kas içi. Gerekirse 20 dk. arayla 3 kez tekrarlanabilir
  • Turnike : Ekstremite alt kısmından yapılan enjeksiyonlarda enjeksiyon yerinin üst kısmına yerleşitirilir. Aynı doz adrenalin enjeksiyon bölgesine deri altı uygulanır.
  • Damar yolu açılır, hipotansiyon varsa damar içi sıvı verilir.
  • Oksijen: Siyanoz (morarma) varsa burun yoluyla uygulanır.
  • Salbutamol (Ventolin Nebules® 2,5 mg ampul) 0,15 mg/kg/doz, hırıltı ve nefes darlığı varsa nebulizatör ile, bu aygıt yoksa inhaler şeklinde uygulanır.
  • Antihistaminik : Antazoline (Antistine® ) veya chlorphenoxamine (Systral®), 5 ya? altında ½ ampul, daha büyük çocuklarda 1 ampul kas içi.
  • Kortikosteroid : Methylprednisolone (Prednol - L® 20-40 mg ampul) 2 mg/kg, en fazla 60 mg kas içi veya damardan.
2. İnfeksiyonun tedavisi:
Cilt testi pozitif olan hastalara tedavi dozunda penisilin uygulandığında anaflaktik veya hızlanmış allerjik reaksiyon %50-70 oranında görülmüştür. Bu nedenle cilt testi pozitif bulunan hastaya aynı oranda etkili, çapraz reaksiyon vermeyen antibiyotikler verilmelidir. Beta laktam antibiyotiklerle zayıf çapraz reaksiyon veren aztreonam penisiline allerjik hastalara güvenle verilebilir. Penisilinlerle sefalosporinler arasında IgG, IgM ve IgE antikorları ile oluşan çapraz reaksiyon gösterilmiştir. Penisilinlere allerjik hastaların yaklaşık %5-15 i sefalosporinlere allerjik reaksiyon verirler. Sefalosporinlerle ciddi anaflaktik çapraz reaksiyonlar görülmüştür. Bu nedenle herhangi bir penisilin reaktifi ile pozitif cilt testi reaksiyonu veren hastalara, etkili alternatif antibiyotikler bulunduğu sürece sefalosporinlerin verilmemesi uygun olur.

3. Penisilinle desensitizasyon (duyarsızlaştırma):
Öyküsünde penisilin allerjik reaksiyonu olup penisilin cilt testi pozitif bulunan hastalar şu durumlarda desensitizasyon adayıdır:
a) hayatı tehdit eden infeksiyon varsa
b) infeksiyonun tedavisinde kullanılabilecek alternatif ilaç yoksa
c) alternatif ilacın kabul edilemez yan etkileri varsa,
d) alternatif ilacın etkisi daha zayıfsa,
e) beta laktam antibiyotiklerin kullanılmamasından kaynaklanacak risk, şiddetli allerjik reaksiyon riskinden fazla ise.

Desensitizasyonun en çok gerekli olduğu infeksiyonlar subakut bakteriyel endokardit (kalp kapakçık enfeksiyonu, beyin absesi, bakteriyel menenjit, stafilokok veya psödomonas osteomiyeliti (kemik enfgeksiyonu) ve sepsisi gibi ağır infeksiyonlar, listeria infeksiyonları, nörosifiliz ve gebelikte sifilizdir. Akut penisilin desensitizasyonu yalnız yoğun bakım şartlarında yapılabilir. Desensitizasyon parenteral veya oral yolla yapılabilir. Oral yol tercih edilmelidir. Desensitizasyon yapılanların 1/3’ünde işlem sırasında veya daha sonra geçici allerjik reaksiyonlar görülür. Desensitizasyon yapıldıktan sonra penisilin tedavisine ara vermeden başlanmalıdır. Ara verilirse allerjik reaksiyon riski artar.



Lokal Anestetik Allerjisi

Lokal anestetiklere (LA) karşı allerjiden oldukça sık söz edilmesine rağmen allerjik mekanizmalar, bu ilaçlara bağlı reaksiyonların %1' inden daha azından sorumludur. LA uygulaması sırasında görülen reaksiyonların büyük çoğunluğu ise ya ilacın toksik etkilerine bağlıdır veya uygulanan işlemin kendisi ile ilgilidir. İlaçların çoğu gibi LA ler de molekül ağırlığı 1000 daltonun altında küçük organik moleküller olduğu için bağışıklık hücrelerince tanınamazlar. Bu nedenle konağın bağışıklık cevabını uyarabilmesi için ilaç veya ilaç yıkım ürününün konak proteinleriyle birleşmesi gerekmektedir. Bu türden moleküllere hapten adı verilir. LA’lere bağlı allerjik reaksiyonlarda rol alan haptenler ile cilt testinde kullanılabilecek hapten-taşıyıcı protein solüsyonları henüz belirlenememiştir. İlacı doğal şekli ile kullanan immünolojik testlerin tanısal değeri bilinmemektedir. Daha önce LA reaksiyonu olan hastaya ikinci kez cerrahi işlem yapılması gerektiğinde ya anestezisiz müdahale, veya genel anestezi riski göze alınmaktadır. Bununla birlikte allerjik reaksiyon riski taşıyan hastalar cilt testi ile belirlenebilmektedir. Böylece başka bir LA kullanılarak cerrahi işlem ağrısız ve risksiz gerçekleştirilebilir. Lidocaine ve procainamide gibi kritik anti-aritmik ilaçlara reaksiyon öyküsü veren hastalarda bu ilaçların kullanılması zorunluluğu olduğunda deri testi yapılmalıdır. Daha önce LA ile karşılaşmamış veya karşılaştığı halde reaksiyon vermemiş kişilerde deri testi yapılmasının yararı ve endikasyonu yoktur. LA uygulamasından sonra görülen reaksiyonlarda standart anaflaksi tedavi protokolü uygulanır.

Anafilaktoid (ağır allerjik) Lokal Anestetik Allerjisinde Tedavi Şeması

  • 1. Solunum yolu açık tutulur.
  • 2. Adrenalin 1:1000 (Adrenalin® 0,25 mg ampul) , 0,01mg/kg ciltaltı veya kas içi. Gerekirse 20 dk. arayla 3 kez tekrarlanabilir.
  • 3. Turnike : Ekstremite alt kısmından yapılan enjeksiyonlarda enjeksiyon yerinin üst kısmına yerleşitirilir. Aynı doz adrenalin enjeksiyon bölgesine deri altı uygulanır.
  • 4. Damar yolu açılır, hipotansiyon varsa damar içi sıvı verilir.
  • 5. Oksijen: Siyanoz (morarma) varsa burun yoluyla uygulanır.
  • 6. Salbutamol (Ventolin Nebules® 2,5 mg ampul) 0,15 mg/kg/doz, hırıltı ve nefes darlığı varsa nebulizatör ile, bu aygıt yoksa inhaler şeklinde uygulanır.
  • 7. Antihistaminik : Antazoline (Antistine® ) veya chlorphenoxamine (Systral®), 5 yaş altında ½ ampul, daha büyük çocuklarda 1 ampul kas içi.
  • 8. Kortikosteroid : Methylprednisolone (Prednol - LÒ 20-40 mg ampul) 2 mg/kg, en fazla 60 mg kas içi veya damardan.

Diğer tip reaksiyonlarda destekleyici tedavi yeterlidir. Önceden LA kullanımı sırasında anaflaktik reaksiyon görülen hastalarda tekrar LA kullanılması gerekiyorsa, bu şansı hastaya vermek için cilt testi ve ardından artan dozda ilaç denemesi (incremental challenge) yapılmalıdır. Öyküde önceki reaksiyon ile sonuncusu arasında geçen süre, sorumlu ilacın adı; epinephrin, levonordefrin, norepinephrin gibi vazokonstriktör madde içeriği, reaksiyonun başlangıç zamanı, süresi ve şekli, varsa kaydedilmiş objektif bulgular araştırılmalıdır.

Lokal Anestetik ile Deri Testi ve İlaç Denemesi Nerede ve Nasıl Yapılır?

Bu işlemler yoğun bakım şartlarının bulunduğu merkezlerde uygulanmalıdır. Pozitif deri testi yalancı pozitif olabileceğinden, deri testi pozitif bulunan hastalarda teste çapraz reaksiyon vermeyen başka bir ilaçla başlanılır. Kalp ritim bozukluklarında lidokain gereksinimi gibi kullanılması zorunlu bir ilaç sözkonusu ise hastanın izni alınarak dikkatli bir şekilde aynı ilaçla devam edilebilir. Buna karşılık, yalancı negatif (test negatif olduğu halde allerji var) deri testi nadiren görülür ve bunlarda ilaç denemesi kaşıntı, kızarıklık, lokal ödem gibi hafif reaksiyonlarla sonuçlanır. Deri testi negatif ise (5mm'den küçük indurasyon) ilaç denemesine geçilir. Geç LA reaksiyon öyküsü veren hastada ilaç denemesi 24-48 saat geciktirilerek deri testi negatifliğinden emin olunmalıdır. Deri testi negatif olup ilaç denemesini tolere eden hastalarda, ilacın normal dozda kullanılmasından sonra reaksiyon bildirilmemiştir.Gecikmiş reaksiyon öyküsü olanlarda LA’in klinik kullanımına 24-48 saat sonra başlanmalıdır. Lokal Anestetik Allerjisi Tesbit Edilen Hastalarda Hangi Lokal Anestetik Kullanılmalıdır? Önceki reaksiyondan sorumlu LA biliniyorsa, DT ve deneme için çapraz reaksiyon vermeyen bir LA kullanılır. Sorumlu LA bilinmiyorsa Grup II ilaçlardan biri, genellikle de lidocaine kullanılır. LA preparatına, ilacın sistemik emilimini ve kullanılacak total LA dozunu azaltmak ve lokal anesteziyi güçlendirmek amacıyla eklenen epinephrine, levonordefrin ve norepinephrine gibi vazokontriktör (damar büzücü) maddeler, pozitif deri testini maskeleyebilir. Beta-bloker kullanan hastalarda norepinephrine vazokonstriktör etkiye bağlı olarak kardiyovasküler reaksiyonlara yol açabilir. Bu nedenlerle;
1) Deri testinde kullanılacak LA preparatında vazokonstriktör bulunmamalıdır,
2) İlaç deneme ve sonraki klinik kullanım için, non-selektif beta-bloker kullanan veya kardiyovasküler hastalığı olan hastalar dışında içeren preparatlar kullanılır.

Deneme dozlarında LA tolere edilirse cerrahi girişimi uygulayacak diş hekimi veya doktora denemede kullanılan ilacın adı ve vazokonstriktör içeriği bildirilmeli, aynı preparatın kullanılması önerilmelidir. Ayrıca denemede kullanılan son doz bildirilmeli, sonraki ilaç uygulamalarında artmış immünolojik reaksiyon riskinin olmadığı vurgulanmalıdır. Cilt testi pozitif bulunan hastalarda cilt anestezisi için %1 lik lidocaine kadar etkili bulunan fakat injeksiyonu biraz ağrılı olan %1 lik diphenhydramine kullanılabilir ( burun, parmaklar ve kulak memesi haricindeki bölgelerde).
Grup I: Benzoik asid esterleri Grup II: Diğerleri 
Amydricaine Arlicaine (Ultracaine®)
Butacaine Bupivacaine (Marcaine®) 
Benzocaine Dibucaine
Butethamine Dicyclone
Chlorprocaine Diperodon 
Cyclomethacaine Etidocaine 
Meprylcaine Lidocaine (Xylocaine®)  
Metabutethamine Mepivacaine  
Piperocaine Oxethazaine  
Procaine (Novocaine®) Phenacaine  
Procainamide* Pramoxine  
Proparacaine (Ophtaine®) Prilocaine (Citanest®)  
Propoxycaine  
Tetracaine (Pontocaine®)  
Antihistaminikler**  

* Lokal anestetik olarak kullanılmaz, prokaine duyarlı hastalarda sakınılmalıdır.
**Antihistaminiklerin az miktarda anestetik etkileri vardır.


hastalıklar